Hussein Chalayan – Turkce

//Duvar Metni olarak Hussein Chalayan’in kisisel sergisi suresince Proje 4L’de sergilenmistir.//
Her toplum kendini belirli şifreler ve kodlar üzerinden  tanımlar. Kendini tanımlamadaki benzerlik ve farklılıkları belirleyebilmek için, toplumları kendilerini seyrettikleri aynada izlemek gereklidir. Ayna gerçeği değil de hayali gösteren olarak varolmaktadır. Hussein Chalayan bu kodların ve şifrelerin peşine düşmeyi seçen ve semboller, metaforlar üzerinden kendini yapılandıran bir moda tasarımcısı ve sanatçı olarak tanımlanabilir. Tasarımları ile ismini duyuran Chalayan sadece moda sektörü içinde üretim yapmak gibi bir kısıtlama içine girmemiştir. Mimari, moda ve sanat bağlamında kişisel yaklaşımlarını, sanatsal olarak atfedilip sanatın dışında konumlandırılanlarla organik bağlar kurarak temellendirmektedir.

Mekan, coğrafya, kültür, sosyal katmanlılık, yerelleşme, yersiz yurtsuzlaşma, görecelik, dönüşüm kavramlarını tasarımlarını sunduğu defilelerde ve video işlerinde yansıtan Chalayan’ın son dönem video çalışmaları bir anlamda yıllardır düzenlemekte olduğu moda gösterilerinin bir sentezi olarak ele alınabilir. Giyinmek ve örtünmek arasındaki çizginin bulanıklaştığı ve belirginleştiği, semboller ve metaforlarla çevrelenmiş alanlarda, soyut olanı görsel üretim üzerinden somutlaştırmaktadır.
1970 Lefkoşe, Kıbrıs doğumlu olan Hussein Chalayan ailesi ile birlikte küçük yaşta İngiltere’ye yerleşir. 1993 yılında Londra’daki St. Martins School of Art’dan moda derecesiyle mezun olur. St Martins’den mezun olduktan sonra 10 yıl önce Galliano’ya tahsis edilen Browns Mağazasının vitrininde tasarımlarını sergilemeye başlar ve geniş bir kitle tarafından tanınmanın adımlarını atar. Browns’un, Londra’nın dünyaca ünlü Harrods Mağazasının karşı sokağında bulunması Chalayan’ın Judie Blame tarafından fark edilmesinde önemli bir etken olarak  değerlendirilebilir. Moda editörü ve stilist olarak tanınan Judie Blame, Chalayan’ın Björk’le tanışmasında ve birlikte çalışmasında etkili olur. Björk’ün bir çok kostümünü ve Purse albümünün elbisesini tasarlar. 1994 yılında ilk koleksiyonunu hazırlayan Chalayan, sonraki on yıl içinde çeşitli isimlerle ve firmalarla çalışmasıyla birlikte, kendi tasarımlarının bulunacağı bir mağazanın temellerini atar. Dünyanın  sayılı giyim markaları için; 1998-2001 yılları arasında Amerika’nın kaşmir kıyafetler satan markası TSE’de, 2001-2004 yılları arasında ikiyüz  yıllık bir şirket olan Asprey’de; yaratıcı yönetici (creative director) olarak çalışır. 1998 yılında Michael Clarke Dans Grubunun Current/See isimli gösterisinin ve 1999 Aralık ayında New York John Jay Collage  Tiyatrosunda Eric Fraad’ın sahneye koyduğu Messiah Operasının kostüm tasarımlarını yapar. 1994 yılından itibaren çeşitli büyük kurumlarla birlikte  çalışmaya başlayan Chalayan’ın defile sponsorları arasında Absolut Vodka,  Renault, Top Shop, Nokia, Arcadia Grup, İTKİB, Marks & Spencer ve Dupont, video çalışmalarının sponsorları arasında Tribe Art Commission bulunmaktadır.
Tasarımları ile ön plana çıkan Chalayan bir çok tasarım ödülüne layık görülür. 1995 yılında Absolut Votka’nın düzenlediği Absolut Yaratıcılık (Absolut Creation) yarışmasında yüz modacı arasından birinci olarak seçilir. 1999 ve 2000 yıllarında İngiliz Moda Ödülleri (British Fashion Awards) haftasında yılın modacısı vasfına layık görülür.
Defile mekanlarını kendi seçtiği müzik ve kareografi ile yapılandıran Chalayan, Nick Knight, Marcus Tomlinson ve Mario Sorrenti gibi fotoğrafçılarla birlikte çalışmıştır. Çağlayan’im sorguladığı temalar üzerinden yapılandırılan defileler, bir anlamda belli bir fikri sembolleştirerek ona bir ortam yaratıp sunmaktadır. Chalayan’ın gerçekleştirdiği defileler; sahne tasarımı, müzik enstalasyonu ve modellerin taşıdıkları bakışlar bakımından farklılık gösterse de, her defilenin bir diğeri ile ayrıntısal bağlantıları bulunmaktadır. 1999 Bahar/Yaz defilesi, Before Minus Now’da yer alan başlıklar, bir anlamda 2004 yılındaki çalışması olan Place to Passage videosunun aerodinamik tasarımının gelişimi, dönüşümü olarak nitelendirilebilir.
Chris Moore’un fotoğraflarını çektiği, 1998 Bahar/Yaz  defilesinde yer alan Mirrorheads çalışması, aynaların konumlanışını ve algılanışını farklılaştıran bir çalışma olarak değerlendirilebilir. Mirrorheads; Umberto Eco’nun yönelttiği ‘yansıyan imge görüntü müdür’ sorusuna yanıt ararken, aynaların statik konumlandırılışına tezat oluşturuyor. Aynalar, şapka, fular gibi kıyafetin tamamlayıcısı olarak defilede yer alıyor. Gündelik yaşamda karşı karşıya kalınan, her an rastlaşmaktan çekinilmeyen fakat kostüm olarak üzerimizde taşımadığımız bir objenin; kazandığı çok boyutlu formun ve taşıdığı anlamın tamamlayıcılığını izleyici üstlenmektedir. Chalayan’ın Mirrorheads çalışmasını temellendirişi, sınır kavramı ve onun dönüşümü üzerinden şekillenir. İzleyicinin, modellerin üzerlerinde taşımakta oldukları aynalardan yansıması, algı ve izleyen,voyerizm ve sınır birlikteliğini sorgulama girişimi olarak değerlendirilebilir. Bir nesneyi dikizleyerek, onu sabit bırakmak yerine,nesneleri de oyunun içine katmakta, kişisel alan ve seyirci arasındaki alanı bulanıklaştırmaktadır.
1999 Sonbahar/Kış Panoramic başlıklı kolleksiyonda bulunan  Yumurtakafalar (Eggheads) ve Dhalikis giyen Kızlar (Girls in Dhalikis) isimli çalışmaların fotoğraflarını Richard Avedon yapar. Ele almak istediği bir konunun ikonlarını belirleyerek dönüştürmeyi seçen Chalayan, İslami ülkelerde kadınların çarşafa girme mefhumunu bir anlamda estetize etmekte, farklı coğrafyalara ait dinamiklerin bir sentezini oluşturmaktadır.
1996 yılında gerçekleştirdiği Still Life defilesi, natürmort  resme gönderme yapmakta iken; 2000 yılında gerçekleştirdiği Afterwords başlıklı Sonbahar-Kış defilesinde yer alan tasarımlar, sosyo-politik konumlanışın izlerini taşımaktadır. Balkanlarda ve çocukluğunu geçirdiği Kıbrıs’da yaşanan zorunlu göç olgusunun ön plana çıktığı defile, bir tür işlevsel tasarımın haberciliğini yapmaktadır. Koltuk kumaşlarının elbise, koltukların valiz,masanın etek olarak dönüştürülebildiği defile, yerleşik olamayışın belirsizliğine vurgu yapmaktadır. Kimliğin deneyimlenen mekan ve zamana bağıl olarak yapılandırıldığının altını çizmektedir.
Sembollerin kullanımı ve sunumu, kültürel bağlantıların  Yorumlanışı Chalayan’ın işlerinde önemli yer tutmaktadır. Hussein Chalayan sadece modaya odaklanmak yerine kendisini çevreleyen her tekil ayrıntıyı sorgulamayı seçmektedir. Etkilenimleri, izlenimleri doğrultusunda  ortaya çıkan çalışmalar ele alınan konular bakımından farklılık  göstermektedir.
Geotropics başlıklı 1998 Bahar/Yaz defilesi ulus kavramının anlamı, gelişimi, milliyetçilik, kültür kavramları üzerinde yoğrulmaktadır. Tarihi İpek yolu boyunca, değişik kültürlerin farklı kostümlerini ve giyim kültürlerinin birbirinden beslenmesi, bir anlamda kostümlerin yolculuğu olarak tanımlanabilir. Ulus kavramının nasıl oluştuğuna, doğal sınırların dağlar ve nehirlerce belirlenişine yönelik çok yönlü bir yaklaşım olarak da değerlendirilebilir. Bir anlamda giysiler üzerinden micro coğrafyaların yaratılışı tanımlanmaktadır. Geotropics defilesinde yer alan, örtünmenin kültür ile doğrudan ilişkisini betimleyen, Katlı Elbiseler (Layer Dresses) adlı çalışması, yan yana ayakta durmakta olan üç kadının katman katman örtünmesi üzerine kurgulanan bir video defile olarak karşımıza çıkar. Kişinin üzerine giyindiği sosyal katmanlar, aidiyetin tanımlanışında önemli bir unsur olarak belirtilmektedir.
1999-2000 Sonbahar/Kış koleksiyonu olan Echoforms, insanlığın yarattığı bütün sistemlerin, ürünlerin bedenin bir yansıması oluşunu belirtmektedir. Teknoloji, hız kavramı; bedenin negatifi olarak tanımlanabilir. Bedenin kendi sınırlılığında gerçekleştiremeyeceği,  fakat bedensel üretimle gerçekleştirilen yapıtlarla istenilene ulaşılabileceği vurgulanmaktadır. Tıpkı müziğin, kişinin kendi bedeninde varolan birçok  şeyi tekrar ayaklandırması gibi, yaratılan mekanlar da bedenin izdüşümüdür. Echoforms, arabaların iç mekan tasarımlarını baz alarak, ergonomik yapının tekrarlanışını belirleme girişimi olarak yer almaktadır.
Kimlik, giyinme, sosyo-kültürel konuların yanısıra, mekan kavramını sorunsallaştıran Hussein Chalayan, 2002 İlkbahar – Yaz koleksiyonu olan Medea of Sandys başlıklı defileyi Paris’de bir podyumda düzenlemek yerine Tarihi Kadınlar Manastırı’nda gerçekleştirmeyi seçerek, kısa süreli düzenlenen etkinlikler doğrultusunda deneyimlenen mekan(podyumlar)  yerine yıllarca farklı sosyal gruplardan insanın uğrak yeri olmuş bir mekanı – manastırı, seçer. Medea of Sandys, olası dünyaların hayaletleri üzerine bir çalışmadır, ikili bir olasılıklar evreninde yaşadığımız yanılsamasını gözler önüne sermektedir. 60’lı yılların giyimi ortaçağı; 30’lı yılların giyimi Edward dönemi giyim kültürünü çağrıştırmaktadır aslında. Medea of Sandys, tarihsel uzamdaki zaman kaymalarını,  arkeolojik bir kazı misali belirleme çabasıdır.
Ambimorphous başlıklı 2002–2003 Sonbahar/Kıs koleksiyonunda Anadolu folklorik öğelerini tasarımlarına dahil ederken; oryantalizmi, varolagelen tanımların çerçevesine alarak sınırlamaktansa soyut bir biçimde kullanmayı seçer. Gerçekcilik ve gerçeküstücülük, güçlü olma ve güçsüzlük arasındaki bulanık sınırları keşfetme girişimi olarak değerlendirebileceğimiz, çevremizde değişen dengeleri imlemektedir. Defilede yer alan giysiler, iki yönlü olarak birbirinin içine katışmakta, bunun sonucunda ortaya çıkan formlar tanımlanamaz bir hal almaktadır. Gerçek ve gerçeküstü birbirini sönümlemektedir.
2003 Sonbahar/Kış defilesi Kinship Journeys, insanın yaşam döngüsünü tanımlayıcı bir girişim olarak değerlendirilebilir. Sahnede yer alan siyah tramplen, siyah kayık, dakikaları sayan saat ve müzik, bu döngünün öne çıkan sembolleri olarak yerleştirilmiştir. Kinship Journeys, üç bölüm olarak gerçekleştirilmiştir. Birinci bölümde, tramplen  yardımıyla, yaşam boyunca ulaşılmaya çalışılan üstün güç olgusu belirtilmekte, herkes kendini ayakta tutan balonlar taşımakta ve yukarıya daha yukarıya ulaşmayı hedeflemektedir. Orkestranın çaldığı dini motifler içeren ezgiler eşliğinde, insan yer ile bağlantısını kesmeye, tramplen yardımıyla göğe yükselmeye çabalamaktadır.  Tramplen, doğası gereği, sadece ona uygulanan kuvveti iletmekte, bu anlamda daha yukarıya çıkmak için daha büyük güç uygulamak gerekmektedir. Ve her tramplen deneyimi başarı ile sonuçlanmamaktadır. İkinci bölüm günahlarımız ve her geçen  gün daha da kirleniyor oluşumuz üzerine bir söz söyleme girişimidir. Hristyanlık kültüründe varolan, her günah çıkarma töreninden sonra kişinin bir dal dikmesi gerekliliği, defilede varolmaktadır. Bir dal dikme eylemi, günahların daha faydalı bir şeye, filiz veren ağaçlara dönüşerek, kişiyi ve çevresini refaha kavuşturacağı inancıdır. Üçüncü bölüm, sahnede yer alan siyah kayık üzerinden hikayelendirilmektedir. Bir tabut misali sahnede yer almakta olan kayık, çoğu kez reddedişlere  Maruz kalmaktadır. Kayığı reddetmek bir anlamda ölümü reddetmektir. Kinship Journeys, yaşamın sonlu bir yolculuk oluşunu, doğumla başlayan kronometrenin bir noktada duracağını belirtmektedir. Defilenin başlangıcından sonuna kadar durmayan kronometre, izleyici için aynı zamanda bir defacto olarak belirir, Chalayan kurgulanan zaman ve  mekanda dahi izolasyonun imkansızlığını belirtmektedir.
2003 yılında gerçekleştirdiği Place/non Place başlıklı  Sonbahar/Kış defilesi, endüstriyel bir ürün olan giysinin de içkin bir geçmiş edinebileceği üzerine yapılandırılmıştır. Bir mekanın, onu çevreleyenlerce, sosyal, politik, ekonomik, kültürel deneyimler doğrultusunda tanımlanabilir oluşu, Chalayan’ı bir giysinin de bu nosyonlar altında değerlendirilebileceği üzerine bir çalışma yapmaya iter. Bir etkinliğin mekan olmayan bir alanı geçici bir süreliğine de olsa mekan çevirebileceği gibi; kullanım ve gereklilik yoluyla kendine ait bir geçmiş edinen giysi de aynı işlevi gösterebilir.
Hussein Chalayan, 7. İstanbul Bienali’nde Uçak  postası ile Elbise (Airmail dress) ve Uçak elbise (Aeroplane Dress) başlıklı iki çalışmasıyla Türkiye’de ilk defa çalışmalarını sergileme olanağı bulur. Before Minus Now başlıklı 1999 Bahar/Yaz defilesinde, küçük bir çocuğun uzaktan kumanda ile açıp kapattığı etek tasarımı; 2001 yılında, uçak malzemesinden üretilen, açılıp kapanan bir elbise olarak tasarlanan Aeroplane Dress çalışmasının temelleri olarak değerlendirilebilir. Airmail Dress ise kağıttan yapılan, katlandığı zaman standart bir Mektup zarfına dönüşebilen elbiseler olarak gerçekleştirilmiştir. 7. İstanbul Bienali’nin sergi mekanı olarak kullanılan Aya İrini’de 100 adet olarak üretilmiş olan kağıt elbiselerin bir bölümü sergilenmiştir.  Türkiye’deki ilk kişisel sergisini 2003 yılında Galerist’te gerçekleştiren Chalayan, Echoforms başlıklı sergisinde 1999 – 2003 yılları arasında gerçekleştirdiği Aeroplane Dress, After Words, Ambimorphous, Medea gibi video, Echoforms ve Reduction Room yerleştirmelerini ve Uçak (Abondoned Plane) isimli fotoğraf çalışmalarını sergiler.
Aeroplane Dress, Airmail Dress, Uçak, Temporal Meditations işleri Farklı zamanlarda üretilmiş fakat birbirleriyle paslaşan kavramlar üzerinde yapılanmaktadır. Havaalanları edimsiz mekanlar olarak, sadece bir çoklu geçişlilik sunmaktadır. Farklı olasılıklarla farklı mekanlara açılan  bir kapının önünde, Alice Harikalar Diyarında misali sadece kapının açılmasını beklemek… Zaman ve uzamın belirsizlikte asılı kaldığı havaalanlarında, mekanı deneyimlemek iki taraflı bir soluk alıp verme sürecidir. Deneyimleyen ve deneyimlenen farklı noktalarda bir dönüşüme uğramaya yatkın haldeyken, devinen bir sürekli geçiş mekanında kimlik, sınır, oryantasyon kavramları muğlaklığından sıyrılır. Uçak isimli fotoğraf çalışması, Avrupa Birliğinin Lefkoşe Havaalanını kendi kullanım alanı olarak belirlemesiyle birlikte hava trafiğine kapatılan alanda gerçekleştirilir. Kapatılan havaalanında halen varolmakta olan yolcu uçağı sonsuz bir bırakılmışlık içinde işlevselliğini yitirmiştir. Fotoğrafların Hussein Chalayan tarafından üretildiği Uçak isimli çalışma, her fotoğrafın geçmişte kalanı imlediği bilgisiyle yola çıktığımızda; eskinin dönüşmüşlüğünü imlemektedir. Etkinliğin alana yansımasıyla dönüşen mekanın çağrışımı son(lu/suz) bir bekleyişin izlerini taşırken yolculuk fikrinin belirlediği mekanda hareketsiz bırakılmış bir uçağın; bir daha sefere çıkma olasılığından tamamen uzak oluşu tanımlanmaktadır.
Chalayan’ı mekan üzerine bir  şeyler söylemeye iten iki sembolün yan yana gelişiyle kendini doğuran anlam, mekanın şimdisine dair ipuçlarını barındırır. Zamanının bir bölümünde sahip olmuş olduğu değeri yitiren uçağa anıtsal bir değer atfedilir. Chalayan’ın üretimleri kavramsal olarak birbirleri ile ilintili bir platformda yer almaktadır. Airmail Dress, Aeroplane Dress, Uçak ve Temporal Meditations başlıklı çalışmaları doğrudan veya dolaylı olarak havaalanlarını imlemektedir. Hava yoluyla yollanan mektuplar, artık kullanılamayacak olan bir uçağın parçalarının dönüşümü, gündelik  hayatta bizi çevreleyenlerin izdüşümleri gibi… Temporal Meditations içerdiği politik faktörlerin yanısıra, Chalayan’ın geçmişinde önemli bir yer tutan çocukluğu ve çocukluğunu geçirdiği Kıbrıs’la olan kişisel karşılaşması olarak tanımlanabilir. Geleneksel motiflerin filmin tümüne yayıldığı 2004 İlkbahar/Yaz defilesinin  Kurgusu incelikli sembollerle zenginleştirilmiştir. Akdenize özgü bir yaz  Yemeği olan karpuz ve hellim peyniri, kahve falı ve tavla dönüştürülmüş konumlandırılmaları ile izleyici ile buluşur. Uzlaşım mekanı olarak tanımlanan masada oynanmaya başlanan Tavla, elemanlarının form değiştirmesi(taşların gözle görülmeyen bir etkenin,ısının, varlığı nedeniyle suya dönüşümü) ile birlikte hangi noktada uzlaşmanın gerekli olduğu yitime uğrar. Chalayan’ın tüm çalışmalarında kullandığı motiflerden biri haline gelen uçak ve havaalanı özellikle Temporal Meditations’da anıtsal bir vurgu kazanır.
Place to Passage isimli 2003 yılı video animasyon çalışması, Chalayan’ın mekansal bağlantıları sorgulamasının son belirteni olarak ön plana çıkmaktadır. Yolculuk kavramı, herkesin kendi gezegeninde deviniyor oluşu üzerinden tanımlanırken, Stanislav Lem vari bir kurgu ile görselleştirilmektedir. Chalayan, her an yan yana, karşı karşıya, yakınında, uzağında bulduğumuz, bizi çevreleyen nesnelerin aslında ne olduğunu görmemizi ister gibidir. Bu dilin sınırlayıcılığını görsel olanla üstesinden gelme çabasıdır belki de..
Hussein Chalayan’ın tüm çalışmaları, birbirleri  İle paslaşmalı olarak , birbirlerinin üzerine eklemlenerek, birbirini devam ettirerek varolmaktadır. Chalayan’ın süzgecine takılan kavramlar ile öznel geçmişinin birlikteliği ön plana çıkmaktadır. Bu devamlılık sürecinde görsel kültürün normlarına aşinalığını pekiştiren Chalayan’nın film medyumunda etkin bir şekilde ürünler vermeye başladığını görmek zor olmasa gerek…